Yavuz Hırsız Ev Sahibini Bastırır

2023-24 sezonu Türkiye Süper Ligi mücadelesi bu zamana kadar (25 Şubat 2024) Fenerbahçe ve Galatasaray'ın arasında müthiş bir mücadeleye döndü. Sahaya varını yoğunu ortaya koyan ve rakibinin saha içinde (!) ve saha dışında amansız mücadelesine karşı efor sarf eden Fenerbahçe ve 'Nasıl olur ya, bizim şimdiye kadar ki tertiplerimizle her sene olduğu gibi Fenerbahçe'nin şimdiye kadar alaşağı edilmiş olması gerekirdi' diye panikleyen Galatasaray'ın mücadelesi bu mücadele.

Her sene olduğu gibi 'Fenerbahçe be sene şampiyon yapılacak', 'Hakemler, federasyon, basın Fenerbahçe'den yana' manipülasyonları, siyasi manevralar, hiç olmadı tehdit ve istediğini alınca 'Ortamı germeyin dostluk önemli' yalancılığı ilk kozlarıydı. Kendilerini rahat hissetmedikçe 'Kişi kendinden bilir işi' hesabı kendi yaptıklarını sanki Fenerbahçe yapıyormuş gibi anlatmaları gerginlik seviyesini yükseltti. Halbuki şu anki Federasyon başkan Mehmet Büyükekşi cebinde Fetöcülerin haberleşme uygulaması olduğunu gizlemeyen, Galatasaray Kulübü üyesi, ve hatta son şampiyonlukta (!) federasyon başkanı olmasına rağmen şampiyonluğu (!) Galatasaraylı futbolcu ve yöneticilerle beraber saha içinde kutlayan bir şahıs. 

TFDK, hakem kuruları ve Federasyon başka yardımcılarının sayfa sayfa Galatasaray tweet'leri, formalı, taraftar profilli görüntüleri yayınlanıyor ama 'Federasyon değil Fenerasyon' algısı devam ediyor.

Tüm bunlar olurken siyasi manevraları artık yazma gereği yok, gelelim kulüpler bazında olanlara...Bize karşı rakiplerin faul sayıları ile aynı rakiplerin Galatasaray maçlarındaki faul sayıları arasındaki uçurum Anadolu takımlarının ve/veya oyuncularının Galatasaray maçlarına Fenerbahçe maçları kadar asılmadıklarını gösteriyor. Aslında rakamlara bile gerek yok, gözler de görüyor. 

Her zaman olduğu gibi Galatasaray maçından önce rakibin en önemli oyuncusunun cezalı duruma düşmesi veya Galatasaray'a transfer olacağı iddiaları yavaş yavaş gündem olmaya başladı. Yanlış anlaşılmasın bunlar her sene oluyor ve Galatasaray yapıyor. Türk futbol tarihinde Muğdat olayı olarak geçecek olay bunun en bariz ve basit örneğidir. Bu kardeşime ben sahaların Abdülrahim'i diyorum: Muğdat Çelik

Bir de bunu farklı versiyonu var. Galatasaray'da oynayıp başka takıma giden ve orada forma değiştiremeyenler. Geçen hafta Samsunspor başkanı bu konuda aşağıdaki açıklamayı yaptı ama yine Galatasaray'ın şampiyon olduğu bir sene bir Veysel olayı yaşanmıştır. Veysel hala futbol oynuyor. Galatasaray'ın 2-0 geri kapattığı ilk yarıdan sonra Veysel'in (Sağ Bek) kanattan gelen şaşırtıcı ataklarla Galatasaray kısa sürede beraberliği yakalamıştır.

Akıl Tutulması

Tabi bunlar tek değil çok. 

KazımCan'dır

Peki, Galatasaraylı sporcular hiç mi mücadele etmiyor. Ediyor tabi. İyi oyuncuları var. Mücadele edeni var. Galatasaray iyi bir takım ve bunlara ihtiyacı yok ama adalet adı altında iltimas isteyen bu yapının oyunları bir süre sonra sahadaki oyuncuları da kolaya kaçmaya sevk ediyor. Ben her 'Ahh' dediğimde, kendimi yere attığımda faulümü, penaltımı alıyorsam bunu yaparım demeye başladı oyuncular. Rakip ben ne yapsam hakem onlardan yana tavır koyacak diyerek oyundan soğumaya başlıyor ve sonraki haftalarda da yukarıdaki rakamlar ortaya çıkıyor; yani kimse bu iltimaslı yapıyla mücadele etmiyor veya ters düşmek istemiyor. Nerede burada adalet. Sizin oyuncularınızın da bir süre sonra moral ve motivasyonu düşüyor ki, futbolun en az %50'si moraldir. Ne yaparsanız yapın maaşınıza zam yapılmayacağını bilmeden ne kadar çalışırsınız ki bir şirkette. Bu ülkede maçlar masada kazanılıyor diyerek ülkeden ayrılan teknik direktörler var. Veya vizyonu sadece Fenerbahçe'yi yenmek olan bir ülkenin futbolu ilerleyemez diyenler oldu. Buyurun izleyin. 

Sonuç olarak bu bugünün değil tarihin bir gerçeği. Galatasaray, cezalı oyuncuyu başka oyuncunun formasıyla oynatmaya çalışan ve bunu tarihinde iki defa yapan bir kulüptür. Geçmişe şöyle kısa bir yolculuk yapalım.

Ülke insanına da bir çift laf etmek lazım. Kendilerine zarar yazan kontrol edemedikleri her şeyi Fenerbahçe'de vücuda getiren bir kitle var. Bunlar birbirinden farklı takımları tutan ama ekonomi, güvenlik, adalet, kaygı gibi ortak dertleri olan büyük bir kitle. Dertlerinin esas sebebine karşı savaşacak güçleri ve örgütlenmeleri yok. Ama Türkiye'nin 1980 ihtilali sonrası halka bırakılan tek ve büyük örgütlenmesi olan futbolda bu düşmanı bulmuşlar: Fenerbahçe. Kızamadıkları başbakan, komutan, cumhurbaşkanı, patron, müdür, ev sahibi ver herkesi, her şeyi Fenerbahçe'de vücuda getiriyorlar. Ve o öfkelerini Fenerbahçe üzerinden deşarj etmeye çalışıyorlar. Haberiniz olsun; geçmişte - kuruluşta, kurtuluşta, ihtilalde ve darbede- olduğu gibi yarın da en çok Fenerbahçe'ye ihtiyaç duyacaksınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye’de Futbol ve Fenerbahçe

Şike Kumpasının İddianamesi

Olum Bak Git!