Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eller havaya

Hadi bakalım beyler eller havaya. Şike soruşturmasında yargılanan biziz, delikanlı gibi başından sonuna kadar fikrini değiştirmeden söyleyen biziz, yargılanmaktan korkmayan biziz, şikesiz ligde geçen sene ki aynı haftada aldığımız puanlı aynı puanı alan biziz. Peki, Aziz Yılmaz nerede, Erman Toroğlu neden konuşmadı genel kurulda, ROK orada değil miydi? Baransu, Ziya Şengül...Bu insanlar sadece kamera karşısında ellerinde ki yazılı senaryoları mı oynuyorlar? Neden herkes BJK başkanının 'Fenerbahçemiz' lafına takılıyor da, son dakikaya kadar rengini belli etmemesine takılmıyor? Ya da GS o kadar çok karar değiştirdi ki ben bile ne diyeceklerini bilmiyordum. Kim biliyordu acaba? Trabzon başkanını konuşmaya gerek var mı? İnsan bir kupa için kendini bu kadar küçük düşürür mü aga? Sonra herkes Aziz Yıldırım kötü, Fenerbahçe kötü diyecek. Daha 'biz yokuz'un ucunu gösterdik, kulüpler birliğine sırtımızı döndük, birbirinize girdiniz aga. GS'dan açıklamalar 'sporu biz yön

Yüzsüzlük ve tokat

Yahu ne yüzsüzsünüz siz sayın TFF ve orkestrası. Hani derler ya adamın 40'ı çıkmadan göbek atıyorlar diye; daha Fenerbahçeli yöneticiler yuvanızı yapalı, LigTV'den çıkalı 40 dakika oldu olmadı hemen elinizdeki tüm yetkilerle ve kirli ellerle saldırmaya başladınız: Bursa-GS maçı seyircisiz:) Biz tokadı patlatıyoruz da karşımızdakiler arsız. GS'a tribünden adam atmak, stada bıçak sokmak, bırak stada sokmayı adama sokmak serbest, bizi hak edeni yapınca ceza.Ceza ve ödül her zaman vardır bu hayatta da, her kural bize çalışıyor. Biz her şeyden geçtik, herkese aynı çalışmıyor diye kızıyoruz. Daha kötüsü tüm ligi yendik şampiyon olduk, ödül aldık: Kupa. Şimdi de kara mizah geri istiyorlar. Adama sorarlar ağa kimin ada mısın? diye.  

Halk kulübüne düşmanlık nereden geldi?

Aziz Yıldırım Fenerbahçe’nin başına 1998 yılında geldi. O zaman Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük takımlarından biriydi. Sonra gelişmeye başladı. Galatasaray 2000 yılında ciddi başarılara imza atarken Aziz Yıldırım kötü bir insan değildi kimse için. Sonra biz daha iyi olmak için neler yapabilirizi düşünürken, Aziz Yıldırım yanlışları düzelterek yola devam etti.  Öncelikle Aziz Yılmaz’ın başını çektiği vakıfçıları, dernekçileri olması gereken çizgiye çekti. Bugün ortaya çıkan bu insanların neden çıktığı ve klübün nerelere geriletilmeye çalışıldığını buradan kestirebiliriz. Sonra devam etti Fenerbahçe ve kendi gemisini yürüten efendilerle yollar kesişmeye başladı.Kutlualp ile başlayan Tahir Kıran ile devam eden bir süreç. Var olan düzenin bozukluğunu bir bilen olarak gören Aziz Yıldırım, bunlara alet olmadığı dönemde Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe düşmanlığı başladı. Aziz başkanın Türk sporu ve sporcusu için söylediği herşey aleyhine kullanılır oldu. En basitinden “GS’ın UEFA şampiyonlu

Efsaneler - Lefter Küçükandonyadis

Dedem anlatırken gözleri parlardı Lefter'i. Lefter efsanelerin lideri idi. Şükrü Saraçoğlu, Can Bartu, Faruk Ilgaz, Ogün Altıparmak, İslam Çupi, Ali Şen, Aziz Yıldırım, Cemil Turan, Rıdvan Dilmen, Aykut Kocaman ve Alex de Souza'nun lideriydi o. Futbolun endüstri olmadığı zamanlarda, insanların evlerinin işaretlenip zorla göç ettirilmediği zamanlarda ulus fikri ile bezenmiş bir gayri-müslim vatandaşımız, abimiz, büyüğümüzdü. Fenerbahçeli olması o zaman sadece bir sıfattı aslında anladığım. Çünkü o zaman insanlar tribünleri bu oyunun keyfine kendini kaptırmak için giderdi. Bunu nasıl anlıyoruz; bugün bize her türlü saldırıyı yapanlara "Lefter" dediğinizde dönüp giderler. Şu dönemde onun varlığı dahi bize güç veriyordu ama o yaşadığımız kumpaslara başkana yazdığı son mektupla cevap verdi ve yine biz Fenerbahçelilere bir yol işaret etti: Hakkınızı helal edeceğiniz bir başkanımız var. Mekanın cennet olsun ordinaryus. Allah rahmet eylesin. 

Dedemden öğrendim Fenerbahçe'yi

Ben dedemden öğrendim Fenerbahçe’yi. Babam da Fenerbahçe'li, hatta annem, ablam, tüm ailem de. Teyzem küfür de eder, dedem kızardı da 'etme öyle' diye.  Ben de dedemle büyüdüm, ben bilirim küfür etmeden bir taraf olup bertaraf olmamayı. Biz onurla asardık Galatasaray'a şampiyonluğu kaybedip Fenerbahçe bayrağını sıradan pencere camına.  Her hafta gidiyorum tribüne, küfür etmiyorum. Dinliyorum. Ne zaman birileri utanç verici bir zafer aldı da kutladı, ne zaman birileri başka birinin puan kaybetmesinden keyif aldı da zaferini kutladı.   Şimdi bakıyorum; birileri Fenerbahçe’nin iki puan önüne geçince coşkuları arsızlığa evriliyor da ancak cesaretlendiriyorlar forma giymeye, atkı takmaya. Tabi bir de küfürün bini bir para. Böyle bir rakip bana dedemin lafını hatırlatır: Eşşeoğlu eşşekler:))

Fenerbahçe'nin olduğu yerde küçük olmaz

Fenerbahçe'nin olduğu yerde küçük olmaz. İşin özü budur. Beşiktaş yıllardır Fenerbahçe-Galatasaray derbisi nedeniyle kendini ezik hissediyor ve büyümek için bize saldırmayı tercih ediyor. Oysa ki biz varken sen zaten büyüksün. Bugün Anadolu'da hangi şehirde maç yapsa Fenerbahçe, şehir canlanır, biletlere zam yapılır. Bakmayın Trabzon kelimesinin son bir senede bu kadar telaffuz edildiğine; kendinden değil şöhreti, FENERBAHÇE'den. Hani Bursa 5.büyüktü. Ancak Fenerbahçe'ye rakip olduğunda büyüklüğü hatırlanır Bursa'nın. Şimdi diyorlar ki küme düşme olmasın. Federasyon toplantılarında konuşulan konu bu. Sonra diyorlar ki karşıyız. Biraz ne dediğini bilir insan. Kulüpler Birliği'nde A deyip çıkınca B diyen olmamak lazım. Gidip bizi UEFA'ya şikayet eden sen değil miydin? Değilim dedin ama sen çıktın. Daha önce Aziz Yıldırım Kulüpler Birliği'ne katılmayınca her derbi öncesi bunu temcit pilavı gibi ortaya koyan, Fenerbahçe'yi PKK'ya benzeten zihniyet