Taraftar ve İsyan

Futbol sadece futbol değildir derler. Türkiye için bu cümle çok daha anlamlı. Çünkü 1980 darbesinden sonra Türkiye'de ülkü ocaklarından sendikalara kadar tüm örgütlenmelere darbe vurulurken, halkın eline sadece futbol bırakıldı. En büyük kalabalıklar sadece futbol ile sağlandı ve halk hipnoz edildi. Bu günümüze kadar da böyle süre geldi. Ayrupa'da insanların sivil toplum kuruluşlarına katılımı ciddi oranlarda iken bizde bu bilinç hiç gelişmedi. Bugün medeni denilen ülkelerde insanlar sivil hayata dernekler ile katılırken biz CV'lerimizin bu bölümü atlamaktan hiç yüksünmedik. Bizim derneklerimiz Çayelililer Derneği'nde pişpirik oynama  seviyesinde kalırken, medeni ülkelerdeki insanlar bu kanalda tüm ortak paydadakiler için fikirler ürettiler ve bir şekilde ülkenin gidişatına ve yönetimine ortak oldular. Bizde bu kalabalıklar ve fikirler sadece futbol kulüpleri etrafında oldu. Fikir üretme konusunda sıkıntı olmadığını da tribün gruplarının yaptıklarından çıkarabilirsiniz.


Geçen zaman içinde futbol kulüpleri, dernekleri ve taraftar grupları ile milyonları yönlendiren birer sivil toplum kuruluşu oldu. Bundan tam bir sene önce bir derbi sonrası devletin polisi bir halk ayaklanmasını ülkede uzun yıllardır görülen en sert ve acımasız şekilde bastırmıştır. Maçtan saatler önce başlayan kışkırtmalar maç sonunda sonuca ulaşmış, 'Cemaat dışarı' tezahüratı sonrası gelen müdahale insanları can pazarına, isyana ve bir ayaklanmaya sürüklemiştir. Olay 'hazmedemeyen teröristler' başlığı ile gömülmeye çalışılmış ve çevreden de destek görmüştür. O gün, geçen haftalarda Galatasaray'lı, dün Beşiktaş'lı ve her sene 1.Mayıs'ta binlerce insanın yaşadığı trajedinin kat kat fazlası yaşanmıştır. Öyle ki halen helikopterden gaz sıkılan bir olaya şu ana kadar rastlanmadı. Geçen zamanda, Galatasaray'lıların sahaya girmesinden de anlaşılmıştır ki geniş alan olduğu için en güvenli yer saha içidir, insanlar nişan alınarak gaz bombaları atılmaktadır ve dün Beşiktaş'lıların gaz sonrası başbakanlık binasını taş ve şişe yağmurunu tutmasından da anlaşılacağı gibi biber gazının acısı her şeyi yaptırabilir.

Birilerinin bu kalabalıkları kontrol altından tutmaya çalışması, başkanlarına bazı baskılarda bulunması, insanların telefonlarının dinlenmesi ve polisin yüksek sesle konuşan her üç kişiye gaz sıkması yaptıklarının doğruluğundan emin olan ileri demokrasi yönetimlerinin tarzı değildir. Halkın bir araya gelip gidişata 'dur' demesinin önüne geçmek için en büyük kalabalıkların efendileri futbol kulüpleri ve taraftarları yine de ülke yönetimine karşı çıkacak bir isyanın başlangıç noktası olabilirler.
  

Yorumlar

  1. “taşın da kalbi yoktur ama onu da bir yosun sarar”
    …aslında bir futbol takımını hiç karşılıksız sevebilecek kadar hep 13 yaşında kalabilmiş biz de;
    Fenerbahçe’yi entel sanat galerisindeki bir resmi, nadide bir kaliteli şarabı sever gibi değil,
    Her gün tartıştığın ağır depresif bunalımdaki arabesk sevgiliyi, okulda hep kavga edip 7 zayıf getiren hayta oğlunu ya da –belki en önemlisi- bütün umutsuzlukları, başarısızlıkları, para kazanamamışlıkları, tutmayan planlar, uymayan hesaplarıyla kendi hayatımızı, yani kendimizi, diyet dinlemeyen, spor nedir bilmeyen, ödemeleri hep 90+5’e bırakan kendimizi sever gibi, yüzyıllık yalnızlığımızı sever gibi seviyoruz.
    “5 istediler 6 attık, 10 istediler zaman yetmedi”
    DANTE

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye’de Futbol ve Fenerbahçe

Bu İş Bitmiştir

Olum Bak Git!