Balon

Gündem o kadar hızla değişiyor ve ben o kadar çok çalışıyorum ki yazacaklarımı yetiştiremedim. Ama bitmeyen sevdamız FENERBAHÇE'imiz ve onun etrafında ki leş kargaları her Allah'ın günü bize yazacak malzeme verdiği için bir yandan da zorlanmıyorum. 

Fenerbahçe'liler 3.Temmuz günü bir slogan attı Kadıköy'de: YIKILMAYAN SON KALE EN BÜYÜK FENERBAHÇE. Her sloganımız gibi bu da çok gerçekçi idi; bir farkındalık içeriyordu. 

Liderler bir hareketin etkinliğini ve disiplinini baştan sona belirler. Hareketler büyümeye meyilli oldukları için bu büyümenin hakimiyeti tamamen liderin ve onun kurduğu disiplinin başarısı ile ileriye taşınabilir. Bugün gelinen noktada bize saldıran hareket bir çok alanda ülkenin sinir sistemini felç etmiş olmanın getirdiği güven ile fütursuzca saldırmakta. Bu hareketin kaynağı para, dini korkular ve cehalettir. Yüzyıllardan beri kendi haklarını tekil otoritelere emanet eden milletimizin 'büyüklerimiz bilir' anlayışı üzerine, bugün çok önemli bir damarı sıkılmaktadır: Hayatın parçası; Futbol. Bu cehaletin, liderliğin, paranın da üstünde bambaşka bir olgu. Hele ki biz FENERBAHÇEliler için.

İşte bugün Türkiye Cumhuriyeti'ndeki her birey bir karar verecek. Fenerbahçe düşmanlığını, kendi dünya görüşlerine ve ülke menfaatlerine tercih etmiş rakip takım taraftarlarından bazı insanlar görüyorum etrafımda üzülerek. Ancak gerçek şu ki; bugün Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin kazanacağı bir zafer çok şeyi değiştirebilir. Biz liderimizi Kurtuluş Savaşı'nda cepheye mermi gönderirken seçtik. Bu Amerikan balonu fazla büyüdü, tek bir nefes daha bu balonu elde patlatır. Birilerinin ağzında sallanan patlak lastik balon için; yüklen Fenerbahçeli. 

En büyük Fenerbahçeli Atatürk'ü her dönem saygıyla andığımız gibi: ATAM İZİNDEYİZ, BİZ DE FENERBAHÇELİYİZ!!!  

Sıfır Tolerans

Bir diğer sorunda 'sıfır tolerans'. Ülkemin federasyonu kendi klubü için 'biz anlayamadık, sonra bakarız' diyor. Avrupalı gelince koskoca klubü dedikodu ile Avrupa'ya şikayet ediyor. 'Düşürün o zaman' diyorsun, 'şike yaptığınız kabul edin' diyor. E Avrupa diyorsun 'iki lig aynı mı' diyor. Hemen başka soruşturma takımı Avrupa'ya gidiyor, iki saatte başkanının yurtdığı yasağı kalkıyor. Mektuplarda esamereleri okunmuyor. Şimdi gerginlik başa gelince de  bu ülkenin federasyonu 'o Avrupalı yalancı' diyor. Strateji ne idi: sıfır tolerans. Sizce bu durumda siyesetin futbola etkisini ispat etme gereği var mı? Etmeseydi ne olurdu bilinmez ama emin olun sıfır ile ilgili bir sorunumuz olmazdı.

3.Temmuz'dan beri tek soru soruyorum: O zaman AKP Trabzon milletvekili olan Kemalettin Göktaş TV'lerde soruşturma olan maçları bas bas bağırmadı mı? Savcı bu vekili çağırıpta bir kez olsun sormaz mı: 'Arkadaş sen ne biliyordun da bu kadar iyi oturttun bu basın bildirilerini?' Bilgi için, o vekil bu dönemde TBMM'de değil.Dokunabilirsiniz yani eğer hedeflerinizde size gösterilen bir hedef, kişi, şahıs, klüp yoksa. 

TFF Başkanı Gergin

Zaten bu cümleyi söyleyebilme potansiyelin olduğu için seni bir gecede bu özerk (!) yapının başına getirdiler. Saat 16.00 da Fenerbahçe şampiyonlar ligine gidiyor diye açıklamalar gazeteleri süsledikten iki saat sonra 'göndermiyoruz' diye açıklama yaptırıldığın için buradasın ve olanları görmemizlikten gelecek kadar basiretsizsin. Biz Kurtuluş Savaşı'nda cepheye silah taşırkende gergindik. Senin gibiler ise gergin olmasın diye İstanbul'da İngilizlerin emirleri ile gazetelere yazı yazıp İngiliz himayesi istiyorlardı. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye’de Futbol ve Fenerbahçe

Bu İş Bitmiştir

Olum Bak Git!